\ .
Milli Reasürans Oda Orkestrası Konseri / 12 Kasım 2020
12 Kas 2020
İş Sanat
Hakan Şensoy, Şef                                
Murat Salim Tokaç, Ney
Çağatay Akyol, Arp – Hitit Liri       

PROGRAM

Kemâl Günüç - Göbeklitepe “İlk Nefes Bir Dokunuş”
İlk Nefes
Bir Dokunuş
T’nin Gizemi
Bereketli Hilâl

Münir Nurettin Beken - Testi Kırıkları
Testi Tarlasında
2 Kardeş

Ulvi Cemâl Erkin - Sinfonietta
Allegro
Adagio
Allegro



Göbeklitepe*

1. BÖLÜM: İLK NEFES
12.000 yıllık geçmişiyle tarihin sıfır noktası kabul edilen Göbeklitepe’den önce insanı anlatan 1. bölüm dünyada olmak, dünyada aynı şekilde var olan başkalarıyla birlikte olmayı da gerektirir düşüncesiyle yazılmıştır. NASA’nın uzaydan kaydettiği dünyamızın sesi üzerine kurulmuştur.

2. BÖLÜM: BİR DOKUNUŞ 
Günümüzden 12.000 yıl önce, henüz çanak çömlek yapımının bile icat edilmediği yıllar olarak kabul edilen bir dönemde inşa edilen Göbeklitepe’nin keşfi, insanlık tarihine dair tüm ezberleri bozan bu bölümde, küp bir taşın ritmik yontulmasıyla ve seyircilerin (bu konserde orkestra üyelerinin) elindeki metni yüksek sesle okumasıyla  başlar ve bölüm bitene kadar küp taşın yontulması devam eder. Bu görsellik ve işitsellik tapınakların yapılma sürecini anlatır. Bu yapıların sanatsal dokunuşları da 3.700 yıl önce çalınan Hitit liri için, özel olarak bestelenmiştir.

3. BÖLÜM: T’NİN GİZEMİ

Bu bölümde insanı tasvir eden T sütunları vibrafonla, üzerindeki çeşitli semboller, kafasız insan ve hayvan tasvirleri, kurt kafası, yaban domuzu, turna, boğa, yaban ördeği, leylek, tilki, yılan, akrep, yabani koyun, aslan ve örümceklerin tasvirleri harp ve ney, gizemli törenler ise vurmalı sazlarla anlatılmaktadır.

4. BÖLÜM: BEREKETLİ HİLAL VE ANADOLU

Son Bölüm Göbeklitepe’nin de için de bulunduğu Bereketli Hilal’in, 10 bin yıl önce yerleşik yaşama geçtiğini, hem tarım, hem de tarihin ilk tohumlarını yeşerttiğini, inanç merkezleri olan bu bölgeyi, tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin uğrak ve yerleşim yeri olan Anadolu’muzu anlatan bir  metnin, seyirciler (bu konserde orkestra üyeleri) tarafından yüksek sesle okunmasıyla başlar.

*Bestecisi Kemâl Günüç’ün kaleminden

 

Testi Kırıkları*

Testi Kırıkları’nın doğuşu ağabeyim Dr. Oral Tufan Sarı’yı Anadolu’dan ziyaret edişime denk düşer. Isparta’nın Yalvaç ilçesinde doktor olarak mecburi hizmet yapmakta olan ağabeyimle bazen iş çıkışı uzun yürüyüşlere çıkar, sohbet ederdik. Bir gün bu yürüyüşlerimizden biri kocaman kırmızı renkli düz bir arazide son buldu. Dikkatle baktığımızda, yerde küçüklü büyüklü milyonlarca kırık testi parçası olduğunu fark ettik. Bazı testi kırıklarının üzerinde Latince kelime parçacıkları, bazen bir harf ya da harfin bir parçası yazılı idi. İçerdikleri anlamlar artık değişmiş ve bir bütün olarak bu kırık testi tarlalarının içinde yeni bir anlama kavuşmuşlardı. Ayaklarımın altında bir tarih çiğnediğimi düşündüğüm anda ürperdiğimi hatırlıyorum. Daha sonra fark ettim, yine üzerinde çeşitli yazılar olan büyük taşlar da köylüler tarafından ev inşasında kullanılıyordu. Bu taşlar ve kırık testi parçaları kendi ilk özgün ortamlarından çıkarak yeni bir bütünün parçaları olmuştu; tıpkı Yalvaç’a gelip yaşamakta olan ağabeyim gibi. Daha sonraki Anadolu gezilerimde çeşitli yerlerde benzer tecrübeler yaşadım. Bir müzikal kompozisyon olarak Testi Kırıkları edindiğim bu kişisel intibaları yansıtmak amacını güder. Aynı bahsettiğim testi kırıkları gibi bu müzikal eser de anlamlı-anlamsız, küçüklü-büyüklü ses kümelerinin bir araya gelmesi yoluyla bestelenmiştir. Seslere ve ses kümelerine yüklenen estetik anlam kompozisyonun sonuna kadar büyük değişiklikler geçirir.   

*Bestecisi Münir Nurettin Beken’in kaleminden



Sinfonietta*

Ulvi Cemâl Erkin’in yaylı çalgılar orkestrası için planladığı 3 bölümlü Sinfonietta adlı eserinin ilk taslakları 1951 yılına tarihlenmesine rağmen, bestecinin bu esere 1959 yılında İstanbul’da başladığını görüyoruz. Önceliği konservatuvar öğrenci orkestralarının teknik güçlüklerine hizmet, entonasyon ve ritim duygusunu geliştirmek olan eser tamamlandığında zengin içeriğiyle küçük bir senfoni olarak Çağdaş Türk Müziği repertuvarında seçkin yerini almıştır. Bestecinin bir banka müdürü olan arkadaşı Nazım Bayur’a ithaf ettiği Sinfonietta’nın ilk bölümü klasik sonat formundadır. Bölüm, zengin senfonik dokusu ve besteciye özel kişilikli anlatımının yanı sıra çalgı tekniği açısından da içerdiği güçlüklerle öne çıkmaktadır.  İkinci bölüm Segâh ve Sabâ makamlarından esinlenerek yazılmıştır. Yoğun bir manevi atmosfere sahip bu bölümdeki yazım stili ve orkestrasyon tekniği entonasyon güçlüklerini beraberinde getirir. Grup soloları ve çözümlemelerden önceki ses ilişkileri ve korkusuzluğu bölümün genel huzurlu havasını bozmaz. Üçüncü ve son bölüm halk müziği unsurlarının ustaca kullanıldığı aksak ritmik yapılardan oluşan bileşik ölçülerle öne çıkmaktadır. Hızlı bir tempoya sahip bu bölümde viyola için hicaz makamında “taksim” formunu anımsatan bir solo vardır.

*İrkin Aktüze’nin “Müziği Okumak” adlı kitabından alınmıştır.

www.youtube.com/watch?v=YEDHa09VWoI&feature=youtu.be

Son Güncelleme - 29-11-202056 kez gösterildi.